4 Ekim 2017 Çarşamba

Takdir İfadesinin Gücü

Takdir edilmek; insanların içgüdüsel olarak bekledikleri ve çoğu zaman da dışa vuramadıkları beklentileridir. Elbette bende dahil, her insan beğenilmek, güzel sözler işitmek, yaptıklarıyla, başardıklarıyla takdir edilmek ister. Çünkü takdir edilmek her insanı mutlu eder, olumsuzluklardan sıyrılmasını sağlar. Maalesef iş hayatında hiçbir maliyeti olmayan ve çalışan üzerinde olumlu bir etki yaratan bu eylemi birçok yönetici ya önemsemiyor ya da ihmal ediyor. Çoğu yönetici birini takdir ettiğinde bunun diğer çalışanları kızdıracağını düşünüyor ama gerçekte takdir edilmek bulaşıcı bir duygudur. Çalışanlar diğer arkadaşlarının takdir edildiğini gördükçe kendileri de fark edilmek için daha fazla çaba gösterir, buna kızmazlar. Kimi zaman işlerin yoğunluğundan unutulan takdir eylemi kimi zamanda yöneticilerin bazı ön yargılara kapılmasından dolayı bir türlü gerçekleşemez. Yöneticilerdeki “şimdi takdir edersem işini çok iyi yaptığını düşünür, beklentisi artar, maaş artışı ya da terfi isteyebilir” düşüncesiyle hep ertelenir. Ve sonunda da başarılı çalışanlar para için değil, yeterince saygı ve takdir göremedikleri için işlerini birer birer bırakarak ayrılmak zorunda kalırlar.

23 Kasım 2016 Çarşamba

İşyerlerinde Disiplin ve Sıcak Soba Kuralı

Ülkemizde disiplin denildiğinde akla ilk gelen nedense hep cezalandırmadır. Çünkü hatırlayın çocukluğumuzu, okul döneminde en büyük korkumuz disipline verilmekti. Disiplin kelimesi belki de korkuyla karışık bir şekilde bilinçaltımıza kendiliğinden yerleşti.
Aslında disiplin tarihin ilk zamanlarında dahi vardı insanlar arasında. Hepimizin bildiği gibi geçmişten bu yana insanlar sürekli topluluklar halinde yaşadılar. Toplu yaşamın gereği olarak da kendi düzenlerini sağlamak ve geliştirmek için kurallar oluşturdular. Bu kurallar bazen yazılı olarak, bazen de daha önce yaşanmışlıkların doğruluğu veya yanlışlığı üzerine kuruldu. İşte bu kurallarla amaçlanan toplumun disiplinini ve düzenini sağlamaktı. Çocukluğumuzda bilinçaltımıza kendiliğinden yerleşen ve korkutulduğumuz bu disiplin kelimesi de içinde bulunduğumuz okulun düzenini sağlamak için kullanılan bir araç idi.

5 Eylül 2016 Pazartesi

İş Hayatında Problemleri Kişiselleştirmek

Her sabah başlayan mesainin ardından o kadar çok kişi ile iletişimde bulunuyoruz ki. Kapıdaki güvenlik görevlisinden şirketin tepesindeki genel müdüre kadar. Kimi zaman bir günaydınla kimi zaman ayaküstü yapılan sohbetlerle ya da telefon görüşmeleri ile. Gün içerisinde her zaman mutlu huzurlu çalışmıyoruz, ister istemez yaptığımız işle ilgili ilişkide bulunduğumuz kişilerle tartışıp stresli, problemli zamanlarda geçiriyoruz. Bunun sonucunda hem bireysel anlamda kendimize hem de organizasyonel anlamda şirketimize birçok olumsuzluk yansıyor. Yaptığımız işe odaklanamıyoruz ya da saldırgan bir tutum takınıp çevremizdekilerle beklenmedik tartışmalara giriyoruz. Aslında gün içerisinde yaşadığımız tüm bu stresli olayların bizim üzerimizde nasıl bir etki bırakacağına da büyük ölçüde biz karar veriyoruz.

23 Ocak 2016 Cumartesi

Hayır Diyebilmek , İşte Bütün Mesele Bu !!!

Günlük yaşantımızda kimi zaman yöneticimize, kimi zaman iş arkadaşımıza kimi zaman ise eşimize ya da sevgilimize hayır demekte zorlanırız. Bunun temelinde bencil ve kötü bir insan olarak görünme ya da tembel biri olarak algılanma gibi korkularımız yer alır. Genel olarak baktığımızda toplumumuzda birçok insan açıkça konuşmaktan çekinir ve karşısındakinin isteklerine hayır diyemez. Özellikle karşımızdaki kişi bir meslektaş veya yönetici ise hayır demek daha da zor bir hale geliyor. Oysa hayatımızın büyük bir bölümünü oluşturan iş hayatında hayır diyememek, farkında olmadan ve istemeden birçok işi yüklenmemize neden oluyor. Bunun sonucunda gereksiz stresler gereksiz tatminsizlikler ortaya çıkıyor. Çağımızda çalışanlar kısıtlı olan zamanlarına maksimum işleri sığdırmakla, kısacası zamanla yarış halindeler. Yeni nesil iş hayatında hayır demek öğrenilmez ise sahip olunan en değerli kaynak olan zaman verimli kullanılamayacak ve başarılı olma şansıda maalesef azalacaktır.

8 Haziran 2015 Pazartesi

Negatif İnsanlar Radyasyon Gibidir


Gerek iş hayatında gerekse iş hayatı dışında o kadar çok mutsuz o kadar söylenen insanlar görüyoruz ki sayıları öyle azımsanacak miktarda değil. Özellikle iş hayatında sürekli olarak bir şeylerden şikâyetçi olan insanlar var ki beraber çalışırken, iletişim halindeyken onlardan etkilenmemek elde değil. Şikâyetçi oldukları konulardaki söylenmeleri öyle kendi başlarına da değil, mutlaka yanlarında birileri varken yaparlar. Neden mi? Karşısındaki insanı da kendi psikolojisinin etkisine almak için. Anlattıklarıyla, söylendikleriyle kendi karamsar dünyasına birilerini dâhil etmek için. Bir zaman sonra öyle bir hal alıyor ki etrafındaki insanlara da bulaşıyor bu mutsuzluk ve söylenme alışkanlığı. Bu insanlara neden söyleniyorsun neden mutsuzsun şeklinde soru yöneltildiğinde alınan cevaplarda oldukça ilginç oluyor. Çünkü onlarda nedenini bilmiyor, etrafındaki insanları neden gösteriyorlar. Etrafındaki insanlara sorulsa onlarda etrafındaki insanları neden gösteriyorlar. Nedenini kimse bilmiyor ama salgın bir hastalık gibi yayılıyor ve maalesef insanların kendini ifade etme şekli olarak çıkıyor karşımıza bu söylenmeler.

13 Nisan 2015 Pazartesi

İletişimde Farklı Bir Boyut "Johari Penceresi"


İnsanlar zamanının büyük bir bölümünü çevresiyle iletişim halinde geçirir. İş hayatında yöneticileri, çalışma arkadaşları ya da müşterileri ile iş hayatı dışında da aile ve arkadaşları ile içiçe yaşamaktadır. Kendimizi ifade edebilmek, sağlıklı iletişim kurmak günlük hayatımızın vazgeçilmez öğelerinden bir tanesidir. İletişim kurarken kullandığımız dile hakim olmak, kendimizi tanımak iletişim kalitemizi etkileyen unsurların başında geliyor. İşte kişinin kendisini tanıması açısından baktığımızda; iletişimde hem kendini tanıma hem de dışarı yansıtma derecesini gösteren bir pencere çıkıyor karşımıza “Johari Penceresi”.

13 Kasım 2014 Perşembe

Fazıl Oral ' dan Akılda Kalanlar - 2014 PERYÖN

04-05 Kasım 2014 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde PERYÖN tarafından düzenlenen 22.İnsan Yönetimi kongresinde birbirinden değerli konuşmacılar bizlere inanılmaz bilgiler, tecrübeler aktardılar. Hangi panellere katılacağım konusunda; kendimi  daha önce kongreye katılmış, tecrübeli sevgili blogger arkadaşların arasında günün akışına bıraktım. Ve bu kararımda ne kadar haklı olduğumu Sayın Fazıl Oral'ı dinledikten sonra anladım. Daha önce internet üzerinde bir kaç yazısını okuduğum, fakat PERYÖN kongredeki gibi canlı olarak dinleme fırsatını bulamadığım bir kişi idi Chief Learning Officer, Deloitte Fazıl Oral. 


Sahnedeki hakimiyeti ve ses tonu, deneyimleriyle birleşince söylediklerini not almaya zaman zaman yetişemediğimde oldu. Sahneye çıkıp sözlerinin ağzından dökülmeye başladığını hatırlıyorum, birde alkış sesleriyle bitirişini. Kendimi öyle kaptırmışım ki bir yandan söylediği her cümleyi duymaya çalışıyor, diğer yandan da not almaya çalışıyordum. Bu inanılmaz deneyimin her anının bende bir takım etkiler bırakacağı kesindi.