Takdir edilmek; insanların içgüdüsel olarak bekledikleri ve çoğu zaman da dışa vuramadıkları beklentileridir. Elbette bende dahil, her insan beğenilmek, güzel sözler işitmek, yaptıklarıyla, başardıklarıyla takdir edilmek ister. Çünkü takdir edilmek her insanı mutlu eder, olumsuzluklardan sıyrılmasını sağlar. Maalesef iş hayatında hiçbir maliyeti olmayan ve çalışan üzerinde olumlu bir etki yaratan bu eylemi birçok yönetici ya önemsemiyor ya da ihmal ediyor. Çoğu yönetici birini takdir ettiğinde bunun diğer çalışanları kızdıracağını düşünüyor ama gerçekte takdir edilmek bulaşıcı bir duygudur. Çalışanlar diğer arkadaşlarının takdir edildiğini gördükçe kendileri de fark edilmek için daha fazla çaba gösterir, buna kızmazlar. Kimi zaman işlerin yoğunluğundan unutulan takdir eylemi kimi zamanda yöneticilerin bazı ön yargılara kapılmasından dolayı bir türlü gerçekleşemez. Yöneticilerdeki “şimdi takdir edersem işini çok iyi yaptığını düşünür, beklentisi artar, maaş artışı ya da terfi isteyebilir” düşüncesiyle hep ertelenir. Ve sonunda da başarılı çalışanlar para için değil, yeterince saygı ve takdir göremedikleri için işlerini birer birer bırakarak ayrılmak zorunda kalırlar.
Mutlu Canatar
" Bilgi paylaşıldıkça güzelleşecektir ve paylaşmak da hayatı daha anlamlı kılacaktır."
4 Ekim 2017 Çarşamba
23 Kasım 2016 Çarşamba
İşyerlerinde Disiplin ve Sıcak Soba Kuralı
Ülkemizde
disiplin denildiğinde akla ilk gelen nedense hep cezalandırmadır. Çünkü
hatırlayın çocukluğumuzu, okul döneminde en büyük korkumuz disipline
verilmekti. Disiplin kelimesi belki de korkuyla karışık bir şekilde bilinçaltımıza
kendiliğinden yerleşti.
Aslında disiplin tarihin ilk zamanlarında
dahi vardı insanlar arasında. Hepimizin bildiği gibi geçmişten bu yana insanlar sürekli topluluklar
halinde yaşadılar. Toplu yaşamın
gereği olarak da kendi
düzenlerini sağlamak ve geliştirmek için kurallar oluşturdular. Bu kurallar
bazen yazılı olarak, bazen de daha önce yaşanmışlıkların doğruluğu veya
yanlışlığı üzerine kuruldu. İşte bu kurallarla amaçlanan toplumun disiplinini
ve düzenini sağlamaktı. Çocukluğumuzda bilinçaltımıza kendiliğinden yerleşen ve
korkutulduğumuz bu disiplin kelimesi de içinde bulunduğumuz okulun düzenini
sağlamak için kullanılan bir araç idi.
5 Eylül 2016 Pazartesi
İş Hayatında Problemleri Kişiselleştirmek
Her sabah başlayan mesainin
ardından o kadar çok kişi ile iletişimde bulunuyoruz ki. Kapıdaki güvenlik
görevlisinden şirketin tepesindeki genel müdüre kadar. Kimi zaman bir günaydınla
kimi zaman ayaküstü yapılan sohbetlerle ya da telefon görüşmeleri ile. Gün
içerisinde her zaman mutlu huzurlu çalışmıyoruz, ister istemez yaptığımız işle
ilgili ilişkide bulunduğumuz kişilerle tartışıp stresli, problemli zamanlarda
geçiriyoruz. Bunun sonucunda hem bireysel anlamda kendimize hem de organizasyonel
anlamda şirketimize birçok olumsuzluk yansıyor. Yaptığımız işe odaklanamıyoruz ya
da saldırgan bir tutum takınıp çevremizdekilerle beklenmedik tartışmalara giriyoruz.
Aslında gün içerisinde yaşadığımız tüm bu stresli olayların bizim üzerimizde
nasıl bir etki bırakacağına da büyük ölçüde biz karar veriyoruz.
Etiketler:
çatışma,
kişiselleştirme,
mobbing,
objektij bakış,
problem
23 Ocak 2016 Cumartesi
Hayır Diyebilmek , İşte Bütün Mesele Bu !!!
Günlük yaşantımızda kimi zaman yöneticimize, kimi zaman iş
arkadaşımıza kimi zaman ise eşimize ya da sevgilimize hayır demekte zorlanırız.
Bunun temelinde bencil ve kötü bir insan olarak görünme ya da tembel biri
olarak algılanma gibi korkularımız yer alır. Genel
olarak baktığımızda toplumumuzda birçok insan açıkça konuşmaktan çekinir ve
karşısındakinin isteklerine hayır diyemez. Özellikle karşımızdaki kişi bir
meslektaş veya yönetici ise hayır demek daha da zor bir hale geliyor. Oysa hayatımızın
büyük bir bölümünü oluşturan iş hayatında hayır diyememek, farkında olmadan ve istemeden
birçok işi yüklenmemize neden oluyor. Bunun sonucunda gereksiz stresler gereksiz
tatminsizlikler ortaya çıkıyor. Çağımızda çalışanlar kısıtlı olan
zamanlarına maksimum işleri sığdırmakla, kısacası zamanla yarış halindeler. Yeni
nesil iş hayatında hayır demek öğrenilmez ise sahip olunan en değerli kaynak
olan zaman verimli kullanılamayacak ve başarılı olma şansıda maalesef
azalacaktır.
8 Haziran 2015 Pazartesi
Negatif İnsanlar Radyasyon Gibidir
Gerek iş
hayatında gerekse iş hayatı dışında o kadar çok mutsuz o kadar söylenen
insanlar görüyoruz ki sayıları öyle azımsanacak miktarda değil. Özellikle iş
hayatında sürekli olarak bir şeylerden şikâyetçi olan insanlar var ki beraber
çalışırken, iletişim halindeyken onlardan etkilenmemek elde değil. Şikâyetçi
oldukları konulardaki söylenmeleri öyle kendi başlarına da değil, mutlaka
yanlarında birileri varken yaparlar. Neden mi? Karşısındaki insanı da kendi
psikolojisinin etkisine almak için. Anlattıklarıyla, söylendikleriyle kendi
karamsar dünyasına birilerini dâhil etmek için. Bir zaman sonra öyle bir hal
alıyor ki etrafındaki insanlara da bulaşıyor bu mutsuzluk ve söylenme alışkanlığı.
Bu insanlara neden söyleniyorsun neden mutsuzsun şeklinde soru yöneltildiğinde
alınan cevaplarda oldukça ilginç oluyor. Çünkü onlarda nedenini bilmiyor,
etrafındaki insanları neden gösteriyorlar. Etrafındaki insanlara sorulsa onlarda
etrafındaki insanları neden gösteriyorlar. Nedenini kimse bilmiyor ama salgın
bir hastalık gibi yayılıyor ve maalesef insanların kendini ifade etme şekli
olarak çıkıyor karşımıza bu söylenmeler.
13 Nisan 2015 Pazartesi
İletişimde Farklı Bir Boyut "Johari Penceresi"
İnsanlar zamanının büyük bir bölümünü çevresiyle iletişim halinde geçirir. İş hayatında yöneticileri,
çalışma arkadaşları ya da müşterileri ile iş hayatı dışında da aile ve
arkadaşları ile içiçe yaşamaktadır. Kendimizi ifade edebilmek,
sağlıklı iletişim kurmak günlük hayatımızın vazgeçilmez öğelerinden bir tanesidir.
İletişim kurarken kullandığımız dile hakim olmak, kendimizi tanımak iletişim
kalitemizi etkileyen unsurların başında geliyor. İşte kişinin kendisini tanıması
açısından baktığımızda; iletişimde hem kendini tanıma hem de dışarı yansıtma derecesini
gösteren bir pencere çıkıyor karşımıza “Johari Penceresi”.
13 Kasım 2014 Perşembe
Fazıl Oral ' dan Akılda Kalanlar - 2014 PERYÖN
04-05 Kasım 2014 tarihlerinde
İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde PERYÖN tarafından düzenlenen 22.İnsan
Yönetimi kongresinde birbirinden değerli konuşmacılar bizlere inanılmaz
bilgiler, tecrübeler aktardılar. Hangi panellere katılacağım konusunda; kendimi
daha önce kongreye katılmış, tecrübeli sevgili blogger arkadaşların arasında
günün akışına bıraktım. Ve bu kararımda ne kadar haklı olduğumu Sayın Fazıl
Oral'ı dinledikten sonra anladım. Daha önce internet üzerinde bir kaç yazısını
okuduğum, fakat PERYÖN kongredeki gibi canlı olarak dinleme fırsatını
bulamadığım bir kişi idi Chief Learning Officer, Deloitte Fazıl Oral.
Sahnedeki hakimiyeti ve ses tonu, deneyimleriyle birleşince söylediklerini not
almaya zaman zaman yetişemediğimde oldu. Sahneye çıkıp sözlerinin ağzından
dökülmeye başladığını hatırlıyorum, birde alkış sesleriyle bitirişini. Kendimi
öyle kaptırmışım ki bir yandan söylediği her cümleyi duymaya çalışıyor, diğer
yandan da not almaya çalışıyordum. Bu inanılmaz deneyimin her anının bende bir
takım etkiler bırakacağı kesindi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)